Mütevazi, sessiz sakin, işinde gücünde olmak bazı yeni dünya
düzeni insanları için ne kadar da anlaması güç bir halmiş. Çünkü sürekli
kendini anlatması, sürekli "ben" le başlayan cümlelerle kendini
pazarlaması gerektiği öğretildi insanlara. Her ne kadar bir şeyi yapamasa da
yapabiliyormuş gibi davranması/görünmesi gerektiği... Bırak insanlık için,
kendi için bile küçük adımları/başarıları abartması gerektiği ve ancak böyle
yaparsa değerli olacağı öğretildi. En ve daha ile başlayan cümleler kurmaları
salık verildi.
- Ben ondan daha...
- Ben en...
Özgüven denilen şey, zeki ve zevkli olmakla, iş bilmekle bir
tutulur oldu. Oysa ne demişler, ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Ama
değerler, gerçekten değerli şeyler unutuldu, lafa bakılır hatta sadece ambalaja
bakılır oldu. Tıpkı raflarda rengarenk sıralanmış, tadını güzelleştirmek ve raf
ömürlerini uzatmak için, içlerine adlarını bile telafuz etmekte zorlandığımız (zararlı)
maddeler konulmuş abur cuburlar gibiyiz. Kısa vadede tat ve tatmin sağlıyoruz.
Kendini değerli hissetmek, bir başkasını değersiz görmekle
mümkün oldu. Başkasının başarısına şapka çıkarmak, taktir etmek yenilgi gibi
algılanır oldu.
Tıpkı tv ekranına bakıyormuşcasına, birini tanıdığımız, neyi
yapıp neyi yapamadığına karar verebildiğimiz, bir sürü önyargıya vardığımız,
kendimizce yargılayabildiğimiz yanılgısına düşürür oldu bizi. Hele bir de azıcık kıskanmışsak ona dair
söylediğimiz, hissettiğimiz her şeyin mübah olduğunu var sayar olduk.
Bazen anlamakta gerçekten zorlanıyorum. Biz NE olduk?!