10 Mayıs 2017 Çarşamba

Gökyüzüne Bakma Sanatı



Önce binaların arasına sıkıştık. Sonra sosyallik denilen duvarların arasına. Şimdi ise sanallığın, sosyal tellerle örülmüş çelik zırhlı duvarları arasına sıkışıp kaldık. Hergün kendimizi daha değersiz ve daha öfkeli hissetmemiz için kurgulanmış yapay bir dünya. Bu yaşam tarzına hergün yeni bir içerik eklemesek solup gidecekmişiz ve kimsenin bizden haberi olmayackmış kabusu sarmış etrafımızı. Herbir gün diğer günlerimizin kopyasını çıkarır gibi kendimizden bir iz bırakmak istiyoruz ya da belki dönüş yolu için ufak ekmek kırıntıları atmaya çalışıyoruz. Ve sanki yalnızlık, çaresi olmayan bulaşıcı bir hastalık, sürekli kaçılmak istenen bir ÖCÜ gibi.

Beşinci katın balkonundan kafamı kaldırıp gökyüzüne bakıyorum. Masmavi ve berrak. Önümden kırlangıçlar geçiyor ve süzülüyorlar boşluğun içinde. Sonra bir karga ve saksağan ve hatta bir arı bile geçiyor derinlikte kaybolan.

Memnuniyetsizliğimden ve umutsuzluğumdan sıyrılıyorum o anda. Aşağılara dalıp gitmekten yukarılara bakmayı unuttuğumu farkediyorum. Başka yaşamların olduğunu hatırlıyor ve onlarla bağ kuruyorum.

Kimbilir bakmayı unuttuğumuz, içimizde özgür kalmayı bekleyen daha kaç yaşam var?