İnsanlar katman katmam, tıpkı
soğan gibi der Gurdjieff.
En iç kısmında da özü vardır hani. Her kabuğu soyduğunda, her katman bir öncekinden daha tazedir ve dolayısıyla daha hassas.
En iç kısmında da özü vardır hani. Her kabuğu soyduğunda, her katman bir öncekinden daha tazedir ve dolayısıyla daha hassas.
İnsanın da en üst katmanı, yani
kabuğu, teninin üzerine giydirdiği maskelerden oluşur yani en sert kabuk. Hasar
görmesi zor, içteki katmanları iyi muhafaza eden kısım. Koruyucu katman olması
bir tarafa, insan kendinin sadece bir kabuktan ibaret olduğunu zannederse
(maskeleriyle özdeşleşirse) ve o kabuk gerektiği zaman soyulmazsa, içteki
kısımlar yavaş yavaş çürümeye başlar. Bu çürüme kabuğu da anlamsızlaştırır ve
insanın varoluşu da anlamını yitirmeye başlar. Bu anlamsızlık mutsuz bir insan
kütlesine dönüşür. Kabuk soyulmadığı müddetçe, yapılan hiçbir ruhani çalışma
olumlu sonuç vermeyecektir.
İkinci katman, insanın derisidir,
görünüşü, şekli… Bir üst katmana nazaran daha hassas ve öze biraz daha yakın.
Şekli bir görevi olmasının yanı sıra o da koruyucu bir görev üstlenmiştir.
Maskelerimizden sıyrıldığımızda daha yakınlarımızın görebildiği katmandır.
Ondan sıyrılırsak, her türlü dış etkene açık, sinirlerden ve kaslardan oluşan
bir et parçası çıkar ortaya. Yeteneklerimiz, kapasitemiz, tamlığımız,
eksikliklerimiz ve yaratılıştan getirdiğimiz tüm özelliklerimiz bu katmanda
gizlidir. Bu katman da diğerleri gibi açığa çıkabilir. O kadar hassas bir
bölgedir ki herkes kolayca soyamaz, kişinin kendi bile… Dedim ya hassastır,
dokunmasını bilene ya da dokunmayacağına güvendiklerimizin görmesine izin
verebiliriz ancak. Çıplaklıktan da öte dokunulduğunda acı verecek olan
katmandır.
Sevmek bu katmanda oldukça
etken bir role sahiptir. Sevgiyi, sıcaklığı hissettiğimiz yer… Sevgiyi
hissedenlerin bu katmanda düştükleri yanılgı, hassas olduğunu göz ardı
etmeleri, acı hissetmeyeceğini düşünmeleridir. Bu türden bir hata iki türlü
meydana gelir. İlki, gerekli özeni göstermeyecek kişilerce dokunulmasına göz
yumulması, ikincisi ise gereğinden fazla hassas olduğu hissiyle sevginin dışarı
yansıtılmaması, yani katmanın ortaya çıkarılmaması durumudur ki her ikisi de
kişi için can yakıcı olacaktır.
Sondan bir önceki katman ise karakteri
oluşturan iskelet sistemi/yapısıdır. Genetik özelliklerin de içinde barındığı,
sağlam olmasının yanında şekillendirilebilen ve darbe aldığında hasar görebilen
bir özelliği vardır. Sonuncu katmanı ayakta tutan bir diğer koruyucu katmandır.
Ve son olarak, ilk katman, tüm bu
katmanların sarıp sarmaladığı, muhafaza ettiği, filizlenebilen, çoğalabilen,
saf ve hür en hassas katman “öz” vardır. Öz, spritüel anlamda insanın
varoluşuna, bedenine, karakterine kısacası tüm katmanlarına anlam katar. Beslediği
gibi beslenmeye de ihtiyaç duyar. Ve tüm bu anlamlar alemindeki tek amacı,
katmanların birer birer soyulmasına yardımcı olarak, sağlam bir şekilde ortaya
çıkabilmektir. Bir insan ömrü yeterli olursa bu uyanışa, bir olmaya doğru
evrilebilmektir yegane hedefi.
(Bu yazı, okunan kitaplar,
izlenen belgeseller ya da varoluşa dair yapılan tüm araştırmalar ışığında,
hiçbir bilimsel gerçekliğe dayanmayan hayal ürünü bir fikir tasarımıdır)
2 yorum:
yeni post bekliyoruuuuum!
Ben de bekliyorum yazabilmeyi :)
Yorum Gönder