Gün döner, zaman geçer, sen
evrilirsin yollar kıvrılır.
Zaman kimine dost, yoldaş
olur, kiminiyse hep peşinden koşturur…
İnsanlar vardır, ardında kalır
hayatın…
İnsanlar vardır, öyle seridir
ki yaşama bağlılıkları, bazen soluklanmak için durup bir köşede, zamanın ona
yetişmesini bekler…
Hayat içini doldurabildiğin
kadar anlamlıdır.
Ve tuhaf, zorlu bir iştir
yaşamak.
Parçalarına ayrılamaz bir
bütün içinde olmalı.
Bir bütün olarak bakarken
ayrıntılar gözden kaçmamalı.
İnce bir çizgidir hayat.
Aşık Veysel’in dediği gibi:
Uzun ince bir yol,
Ve iki kapılı bir handır dünya.
Bir zincirin parçalarıyız
İnce, kalın, büyük, küçük,
demir, altın ya da camdanız…
Tüm maddelere anlamları
yükleyense yine biz insanlarız.
Ama zincirin hangi halkası
koparsa kopsun zincir artık zincir olmaz
İşe yaramaz bir hurdaya çıkar
adı.
Dünya, her gün ruhumuzun bin
bir çeşit ayrıntılarını gösteren bir aynadır.
Baktığımız ya da gördüğümüz
bir başkası değil,
Bizatihi içimizde yaşayan
canlının yansıması…
İnsan bir okyanus…
Yüzeyi gökyüzünün bin bir
çeşit halini yansıtırken
İçinde milyarca, birbirinden
farklı ve birbirlerine bir o kadar muhtaç canlı türüne ev sahipliği yapar.
Hem av hem avcı
Hem düşman hem yaşam kaynağı.
İkircikli hayatın mükemmel yankısı…
Ruhundaki milyarlarca kişilikten
her gün biri, bir başkasının yaşamını sonlandırırken, aynı zamanda besler onu.
Bir gün sonraysa diğeri can bulur; kim bilir…
Hangi role bürünecekse
bedenimiz, içimizde hali hazırda bulunan o karakteri çıkarıveririz dışarı.
İnsanın kendine has bir
karakteri vardır elbet.
Farklı olan, durum ve
koşullara göre hissiyat ve duygularımızın değişkenliği…
Sinirli, endişeli, heyecanlı,
mutlu, aksi, huzursuz, gururlu…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder