26 Kasım 2016 Cumartesi

ÇİZGİ ÜSTÜ



Gün döner, zaman geçer, sen evrilirsin yollar kıvrılır.
Zaman kimine dost, yoldaş olur, kiminiyse hep peşinden koşturur…
İnsanlar vardır, ardında kalır hayatın…
İnsanlar vardır, öyle seridir ki yaşama bağlılıkları, bazen soluklanmak için durup bir köşede, zamanın ona yetişmesini bekler…

Hayat içini doldurabildiğin kadar anlamlıdır.
Ve tuhaf, zorlu bir iştir yaşamak.
Parçalarına ayrılamaz bir bütün içinde olmalı.
Bir bütün olarak bakarken ayrıntılar gözden kaçmamalı.

İnce bir çizgidir hayat.
Aşık Veysel’in dediği gibi:
Uzun ince bir yol,
Ve iki kapılı bir handır dünya.

Bir zincirin parçalarıyız
İnce, kalın, büyük, küçük, demir, altın ya da camdanız…
Tüm maddelere anlamları yükleyense yine biz insanlarız.
Ama zincirin hangi halkası koparsa kopsun zincir artık zincir olmaz
İşe yaramaz bir hurdaya çıkar adı.

Dünya, her gün ruhumuzun bin bir çeşit ayrıntılarını gösteren bir aynadır.
Baktığımız ya da gördüğümüz bir başkası değil,
Bizatihi içimizde yaşayan canlının yansıması…

İnsan bir okyanus…
Yüzeyi gökyüzünün bin bir çeşit halini yansıtırken
İçinde milyarca, birbirinden farklı ve birbirlerine bir o kadar muhtaç canlı türüne ev sahipliği yapar.
Hem av hem avcı
Hem düşman hem yaşam kaynağı.
İkircikli hayatın mükemmel yankısı…
Ruhundaki milyarlarca kişilikten her gün biri, bir başkasının yaşamını sonlandırırken, aynı zamanda besler onu. Bir gün sonraysa diğeri can bulur; kim bilir…

Hangi role bürünecekse bedenimiz, içimizde hali hazırda bulunan o karakteri çıkarıveririz dışarı.

İnsanın kendine has bir karakteri vardır elbet.
Farklı olan, durum ve koşullara göre hissiyat ve duygularımızın değişkenliği…

Sinirli, endişeli, heyecanlı, mutlu, aksi, huzursuz, gururlu…

Hiç yorum yok: